21 Aralık 2009 Pazartesi

Tebdil-i Mekanda Ferahlık Vardır


Saat sabaha karşı 6 suları...Gözümü açtım, İstanbul'dayım. Bir süre boş boş bakındım pencereden. Havanın da etkisiyle her şey grimsi geldi gözüme ilk önce. Eskimiş hayallerimi hatırladım.Keşke demedim ama merak ettim. Olmamış olasılıklar birden çok şey kaybetmişim hissini yarattı içimde. Sonrası kısa bir hüzün, sağımda uyuyan Gülfem ve Gülfem'in etkisiyle gözümün önüne teker teker gelen Ankara'daki tüm sevdiklerim...Bu işler böyledir, nedense insanlar kötüyü görmeyi severler. Her bir nanenin ilk önce kötü tarafını görmemiz tembelliğimizin bir yansımasıdır tabi ama o bambaşka bir konu. Sözün kısası İstanbul iyi güzel de, Ankara da pek fena değil hani...Artık bu fikre iyiden iyiye alıştım.
Neyse, Şehr-i İstanbul'u bir de üniversite öğrencisiyken görelim dedik ve çalışmalarımıza başladık. Açıkcası bu plan da elimizde patlayacak diye çok korktum başları. Zaten 5h +İlyas Salman (biraz daha zayıfı) kılıklı bir organizatörün eline düşmemiz resmen bir musibet belirtisi gibiydi bizim için...Ama Allah'tan korktuklarımız başımıza gelmedi. Korkularımızın aksine gayet güzel bir gün geçirdik. Hatta bu dönemin en eğlenceli günüydü bile diyebiliriz. 10 saat içerisinde inanılmazı başardık, deli gibi gezdik ama klasik bir İstanbul gezisi değildi bu...Camileri gezelim, sarayları turlayalım muhabbeti yoktu bu sefer. Daha önce yapılmayanı yapalım dedik anlayacağınız.
Peki ne yaptık? Galata Kulesi'ne çıkıp manzarayı seyrettik, Erenler'e gidip nargile içtik, Mısır çarşısında "Abiye kıyafet ister misiniz, abla?" sorularına maruz kaldık...(abla nedir ya, biz daha 19 yaşındayız) ve tabi ki Türk erkeği nettir, her daim yardımseverdir vol bilmem kaçıda çekmiş olduk bu sırada:


Günün tek defosu kuşkusuz Disko Kralı idi. Saatlerce stüdyoya girmek için beklememizi geçtim beni esas şok eden şey stüdyo içinde yaşadıklarımızdı. Oturacağımız yerler konusunda bize çok cici bir bayan yardımcı oldu sağ olsun.
-Evet bayanlar, sizi şu köşeye alalım.
*Ama bizim grubumuz yukarıda kaldı.
-Olsun, siz burada oturun.
*Sebep?
-Kamera, açı falan, Okan'ın arkası...
*Oldu evet:S
Tabi ne kadar kaçabildik orası belli değil. Biz sıkıldık falan ama bir -iki saniye de olsa tvde görünmemiz en çok bizim anneleri sevindirdi...Hepsi reklam arasında telefona hücum ettiler resmen. İşte ilk reklam arası;
-Beste, izliyoruz!!!
*Anne ben konuk değilim ya...:)
Annem tüm programı seyretmiş, valla ben olsam en geç 1 saate bırakırdım.
Sonuç olarak gece 4.30'da biten programın ardından tekrar Ankara yollarında bulduk kendimizi... Ağrıyan sırtlar ve ayaklar ama bir de gülen suratlar kaldı elimize.
Güzeldi yani, çok güzeldi...

3 yorum:

g?lfem dedi ki...

ahh istanbul ne güzel yerdir:) ama beste ankarayı seviyor sezdim hani :)ankara bizim şehrimiz sevelim yani dimi beste :) bu arada sonraki plan nedir? reisül küttab olarak sonraki görevi sana veriyorum haberin olsun :)

bee dedi ki...

hallederiz;)

nnsrn dedi ki...

bu gezi bi' bana iyi gelmedi biliyordum zaten :P

Yorum Gönder