16 Mayıs 2010 Pazar

(The Classification of) Women by C.B.

Dün bu kayıtla uğraşırken ekstra yorgun olduğum için yorumlarımı an itibariyle yapmaktayım. Bakalım Bukowski amca ne demiş.


"Pek çok iyi adam bir kadın tarafından köprü altına düşürülmüştür."
( Düşenler orda kalsın, kalan sağlar bizimdir)


Bir kadın olarak doğmuş olsaydım,kesinlikle orospu olurdum.(Bu da erkeklerin favori lafı heralde, ne meraklılarmış!) Erkek olarak doğduğum için sürekli kadınları arzuladım,ne kadar aşağılardaysan o kadar iyidir.Buna rağmen kadınlar-iyi kadınlar-beni korkuttu çünkü onlar ruhunuzu ele geçirmek isterler sonunda.(neden acaba!) peki o zaman ne kalırdı benden geriye korumak isteyeceğim?( sadete gel...) Açıkçası fahişeleri,düşmüş kadınları arzu ettim,çünkü ölüdür onlar ve serttirler,sizden hiçbir şey istemezler.Çekip gittikleri zaman hiçbir şey kaybetmezsiniz.( İşte bu...) Öte yandan bütün bunaltıcı bedellerine rağmen yumuşak,iyi kadınlara da hasret çektim.(doğaldır tabi) İki türlü de kaybettim.( bu tamamen senin beceriksizliğin) Güçlü bir adam her ikisinden de vazgeçerdi.( antik feylozoflar gibi homoseksüel olurdun böylece) Ben güçlü değildim. Böylece kadınlarla,kadın düşüncesiyle uğraştım durdum." (emin ol onlar da seninle uğraşmışlardır)

Charles Bukowski /Women


Dün Judith Butler konferansında en çok beğendiğim soru en kısa ve en net olan soruydu: Niye birini sevmek bu kadar zor? O yukarda yazanlardan dolayı işte. Ve tabi bunun bir de kadın tarafı var ki salla gitsin.


9 Mayıs 2010 Pazar

Biraz Öncekine Başlık Bulamadıysam Buna Hiç Bulamam Hocam!

Ya ben biraz önce yazdım ama yazmak istediğim şeyler onlar değildi sanki ancak ne yazmak istediğimi de bilmiyorum tam anlamıyla...Belki de nerden başlamam gerektiğini bilmiyorum fakat o da olamaz çünkü bu benim sınav sendromum, blog sendromum değil... Sınavlarda da hep böyle olur. Millet ikinci sayfaya geçer, ben "dur girişim özlü söz gibi olsun sonra saçmalarsam da bişey olmaz, sonuçta ilk izlenim iyidir" falan diye düşünürüm, o sırada da iki dersten biri gider zaten.
Şu ana kadar yazdıklarımı okudum da saçmalamışım... Peki, olabilir. Hepimiz saçmalarız bazen.

Başlık Koymasak Not Kırar Mısınız Hocam?


19.yy İngilteresi bu ikilik olayına cidden takmış, onu anladım. Wilde'ın muhteşem eseri The Picture of Dorian Gray gibi Robert Louis Stevenson'ın eşit derecede muhteşem romanı Dr. Jekyll and Mr. Hyde da 'duality' temasını esas almış. Söyledikleri şeyler birbirine yakın aslında:
İyi de kötü de bizim içimizdedir. İkisi de eşit derecede baskındır. Birisini öne çıkarmak ya da daha etkin hale getirmek senin elindedir. Ancak dikkat et baskın hale getirdiğin taraf kontrolü senin elinden almasın.
Ne gariptir ki iki romanda da içimizde taşıdığımız o kötü tarafın eninde sonunda bizleri kontrol altına aldığı ve kötü olana yenildiğimiz yansıtılmış. Pek de yanlış sayılmaz aslında bu görüş, çünkü kötü bizi direk zaaflarımızdan vurur ve insanın zaaflarına teslim olması kadar doğal bir şey yoktur.
...

Yukarıda da görebileceğiniz gibi novel dersi bana bu yıl birçok güzellik yaptı ve en hoşu Valerie'nin Great Expectations'ı da okunacak romanların arasına dahil etmesiydi. Gerçi sevgili Pip bütün roman boyunca Estella da Estella diye bizi öldürse de bu kitap sadece Miss Havisham için bile okunur derim. Bir ara sevdiğim satırları buraya da yazayım demiştim ama işin içinden çıkamadım:) Favorimi bile seçemiyorum aslında ama işte sadece bir tanesi...
No matter how unreasonable the terror, so that it be terror! Öyle ama yalan mı? Adam kediden korkuyor mesela. Kedi ayol nesinden korkuyorsun diyebilir misin?
Neyse zırva moduna dönmeden edebi muhabbetimizi burada sonlandırıyorum....


Gelelim filmlere...
İtiraf ediyorum Kuzuların Sessizliğini yeni seyrettim. Anthony Hopkins gibi cici bir adamdan korkacağımı hiç düşünmezdim doğrusu. Oscar'ı hak etmiş, gelsin bir tane de ben vereceğim. O ne güzel yüz yemektir öyle, hayran kaldım valla:P Jodie Foster'ı severdim zaten, yine sevdim. Gencecikmiş o zamanlar. Bu arada 14 yıllık kız arkadaşını saçma sapan bir kadın için terketmiş. Aşk olsun diyorum kendisine burdan okuyorsa...O da fena oynamamış. Filmdeki loser Dr. Chilton'ı da Lecter yiyormuş ikinci filmde çok sevindim. Yandaki kare de benim için en korkutucu kareydi filmdeki...Tipe bak!

American Beauty ( Türkçesini yazmıyorum, yanlış anlamışlar çünkü filmi bütünüyle) ve
Guguk Kuşu'nu da izlemenizi tavsiye ederim.
Bitti.